top of page
kelam tarihi_editoryal ktiap_ONkapak03_ktp.jpg
TARİHSEL SÜREÇTE KELAM

       Kelâm ilmi, dinin temellerini teşkil eden inanç hükümlerini aklî ve naklî delillerle ele almanın yanında, İslam’ın akla, düşünceye, bilgiye, dile ve bilince; varlığa; hayata, insana ve değerlere yaklaşımını da ortaya koyar. Kur’an’ın hedeflediği toplum ve medeniyetin epistemolojik, kozmolojik ve aksiyolojik (etik, estetik) temellerini ve ideallerini açıklar.

      İnsanın varlığının farklı yönlerini anlamak ve buna uygun bir toplum ve dünya dü-zeni tasarlamak için, dilsel, zihinsel, duyusal/algısal, nesnel, etik gibi varlık alanlarını da bilmek ve açıklamak gerekir. Kelâm ilmi, bunu İslâm açısından konu edinen ilimdir. Bu sebeple kelâm tarihinin ve sistematik kelâm ekollerinin oluşum süreçlerinin iyi anlaşılması, İslâm ilim ve düşünce tarihinin de iyi anlaşılmasına katkı yapacaktır.

    Kelâm tarihi, zaman içinde soruların giderek azaldığını değil aksine çoğaldığını göstermektedir. Varolan meseleler incelenip yeni bilgilere ulaşıldıkça bu kez yeni sorular belirmekte, yeni konular gündeme gelmektedir. Elbette insan, okuma, inceleme, düşünme ve yorumlama faaliyetleri neticesinde hakikatin üzerindeki perdeleri kaldırmakta, sorunlara çözüm oluşturacak fikirler üretmektedir. Bununla birlikte, keşf “hayret”i, bilgi “merak”ı getirmektedir.

Soru sorabilmek için en azından iki konuyu bilmek ve bu ikisi arasındaki bağı merak etmek gerekir. İşte yeni bilgiler, yeni konuların ve kavramların zihin dünyasına girmesi, dolayısıyla yeni soruların ortaya çıkması demektir. Yani bilgelik, insanın merakını artırmaktadır.

       Kelâm tarihinde de insanlığın bilgi, fikir ve kavram hazinesi zenginleştikçe, yeni tartışmaların doğduğu, insanlarının meselelere farklı açıklardan bakma imkânına kavuştuğu görülmektedir. Bu sebeple, tarihin belli dönemindeki yaklaşım ve görüşleri, peşinen doğru kabul etmek yerine bilgiyi delillere dayalı olarak yeniden yapılandırmak için çalışmak gerekir. Bu çabanın verimli olabilmesi için tarihsel birikim ortaya çıkarılmalı, bir miras olarak alınmalı, kritik edilmeli ve iyi değerlendirilmelidir. Böylelikle bugünün ihtiyaçlarına cevap veren bir kültür hazinesi, bir ilim ve fikir dünyası inşa edilmelidir. Bunun ön koşullarından biri, ilim tarihini iyi bilmek; ilim ve fikir birikiminden haberdar olmaktır.

       Altı çizilmesi gereken bir gerçek de insanların ihtiyaç duyulan değişimi ve atılımı gerçekleştirebilmesi için bir zemine, bir hareket noktasına gerek olduğudur. Bir sporcu istediği yüksekliğe çıkabilmek için geriye doğru çekilir, sonra da hzılanarak ilerler ve ayağının en güçlü bastığı noktada yukarıya doğru sıçrar. İşte geçmişin mirası, sporcunun hızlanmasını sağlayan bu geri mesafe gibidir. Ancak gelenek ve miras, kritik edilmezse yani ona eleştirel yaklaşılmazsa, gereken atılım yine gerçekleşmeyecektir. Dolayısıyla bugünün sorunlarına çözüm üretmek üzere yapılması gereken, ilim ve fikir birikiminden zaman içinde yanlışlanmış ve zaman-dışı kalmış unsurların atılarak işlevsiz ağırlıklardan kurtulmak ama sorunlara çözüm üretmede fikir verebilecek kavram, görüş ve yaklaşımları kullanmaktır. İşte tarihsel miras ile bugünün ihtiyaçları arasındaki korelasyonu doğru bir şekilde görebilmek ve ağırlıklardan kurtulmak için, ilim ve fikir mirasının nasıl ortaya çıktığını bize açıklayan kelâm tarihi, yol gösterici konumdadır.

       Bu kitapta İslam tarihinde itikâdî tartışmaların ve bu tartışmalarda beliren temel yaklaşımların doğuşuna etki eden iç ve dış faktörler; itikâdî mezheplerin ve sistematik kelâm ekollerinin doğuşu, bunların temel görüş ve yaklaşımları; kelâm ilminin metodolojisi, terminolojisi ve özgün yönleri karşılaştırmalı olarak inceleme konusu yapılmıştır. Aynı şekilde tarihte iz bırakan kelâmcılar ve eserleri hakkında tanıtıcı özet bilgiler verilmiştir.

       Alanın uzmanı hocalar tarafından özveriyle hazırlanan bu eseri, ilim tarihi araştırmalarına katkıda bulunması ümidiyle okuyucularımıza takdim ediyor; bölüm yazarları ve kitap editörüne şükranlarımızı sunuyoruz.

bottom of page